Geçmişi Hitit uygarlığına dayanan Kırşehir hakkında her şey

Anadolu’da ilk çağlardan bu yana büyük medeniyetlere ev sahipliği yapmış Kırşehir, Tarihi ve kültürel değerleriyle Türkiye’de görülmeye değer şehirlerin başında geliyor.

Kırşehir, Avrupa’daki saraylarda bile tuvalet bulunmazken insanların gökyüzünü, uzayı incelediği, uzaya roket göndermeyi düşündükleri bir yaşam merkezi olarak biliniyor.

Kırşehir’de bulunan Ahi Evran Türbesi, UNESCO Dünya Mirası Geçici listesinde yer almaktadır. Kırşehir, müzik dalında UNESCO yaratıcı şehirler ağına kabul edilmiştir. Kısacası Kırşehir pek çok yönüyle ülkemizin özel şehirlerinden biridir.

Burada tarih Hititler dönemi ile anılmaya başlamış. Sonraki dönemlerde Asurlular, Persler, Büyük İskender, Roma ve Bizans buraya hâkim olmuş.

Uçsuz bucaksız kırlarla kaplı şehire Türkler Kır şehri adını vermişler. Kır şehri zamanla halk dilinde Kırşehir olmuş. Bu gün bile bazı köylerinde yaşayan halk burasını Kır şehri diye anıyor.

Halk ozanı olarak bilinen Neşet Ertaş, bu topraklarda doğmuş ve UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras listesinde yer alan âşıklık geleneğinin en önemli isimlerinden biri olarak sayısız esere ses vermiştir.

Kırşehir’de gezilecek yerler

Pir Ahi Evran-ı Veli Türbesi

Ahi Evran-ı Veli Türbesi esas adı Mahmud bin Ahmet Ebu’l Hakayık Nasırud-din olan ve zamanının sayılı âlimlerinden olan Pir Ahi Evran-ı Veli adına 1482 yılında yaptırılmış. Ahi Evran-ı Veli Türbesi, UNESCO Dünya Mirası Geçici listesinde bulunuyor.

Kırşehir

Ahi Evran, Hacı Bektaşi Veli’nin tavsiyesiyle zamanın Rum, Ermeni ve Yahudi esnaflarına karşı Anadolu’ya yeni gelen Türk esnafların birlik ve dayanışması için sonradan Ahilik denen esnaf dayanışma loncalarını kurmuş. Günümüzdeki esnaf odalarının temeli Ahi Evran tarafından atılmış.

Cacabey Medresesi ve Camii

Cacabey Medresesi Anadolu Selçuklu Sultanı II. Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde 1272 yılında Vali Nureddin Cibril Bin Cacabey tarafından yaptırılmış. Cami o dönemde rasathane olarak kullanılmış.

Kırşehir

Günümüzde cami olarak kullanılan bu medresenin dış köşelerindeki sütunlar uzay araçlarına benziyor. Hatta dikkatli bakıldığında bunlar gökyüzüne bakan ateşlenmiş roket figürleri olarak dikkat çekiyor. Cami içindeki sütunlar gezegenlerin sayısını gösteriyor.

Caminin kubbesi cam. Bu kubbeden görünen gökyüzü ve yıldızlar hemen kubbenin altında bulunan havuzun sularına yansıyor. Minare de bir gözlem yeri olarak kullanılmış.

Kırşehir

Kırşehir Müzesi

1996 yılında hizmete açılan müzede 3.300 kadar eser sergileniyor. Alt kat arkeoloji, üst kat etnografya müzesi olarak hizmet veriyor.

Hadi yurt dışında yaşarken bahanem vardı ama memleketimin batısında yaşarken doğusundan bi’ haber olmak benim için kabul edilir gibi değil. Doğu Anadolu Bölgesi de tarihi zenginliğini hissedince beni derinden etkiledi. Yazılanları okumak yetmez, Doğu Anadolu’muzu yerinde gidip görmek gerek…

Dulkadirli Yeraltı Şehri

Roma Dönemi’nde MS 2’inci yüzyılda Hristiyanlığın bölgede hızla yayıldığı görülmüş, puta tapanlarla, Hristiyanlar arasında büyük bir mücadele yaşanmıştır. Kapadokya bölgesinde 3 ve 4’üncü yüzyıllara ait Hristiyanların korunmak, sığınmak ve ibadet etmek amacıyla yaptığı pek çok yeraltı şehri, bu sebeple ortaya çıkmıştır. Kırşehir sınırları içinde de bulunan Dulkadirli Yeraltı Şehri de bu amaçla inşa edilen yeraltı şehirlerinden biridir.

İl merkezinin 50 kilometre kuzeyinde yer alan yeraltı şehrinin girişi, 22 metre uzunluğunda tonoz şeklinde bir tünel ile başlar ve 30×50 metre uzunluğunda, yaklaşık 20 metre yüksekliğinde üstü açık bir avluya açılır. Avlunun doğu, batı ve kuzey cephelerinde kaya oyma tipinde oluşturulmuş 5 salon ve 8 oda bulunmaktadır. Alt kata sadece 5 nolu odadan yelpaze biçiminde bir merdivenle inilmektedir. Aynı zamanda bu odada bir su kuyusu da mevcuttur. Galeri bölümünde değirmen taşı olduğu tahmin edilen iki adet taş kütlesi bulunmakta ancak bu taş kütlelerinin, yuvarlak kemer kapıları kapatmak amacıyla da kullanılmış olabileceği düşünülmektedir. Yine galerinin en sonunda bulunan odada, kuyu içinde küçük bir değirmen taşı daha bulunmaktadır. Aynı odada kaya üzerine kazılmış nişlerle bezenmiş ve Hristiyanlarca kullanıldığı tahmin edilen küçük bir ibadethane de mevcuttur. Yeraltı şehrinin 130 metre doğusunda, devamı niteliğinde olan iki avlulu bir yerleşim yeri daha bulunmaktadır. Mimari yapısı ve plan olarak Selçuklu Dönemi’ne ait kervansarayları andıran yeraltı şehri, plan özellikleriyle diğer yeraltı şehirlerinden farklılıklar göstermektedir. 2015 yılı içinde Dulkadirli Yeraltı Şehri’nin rölöve çalışmaları tamamlanmıştır. Yapılan temizlik çalışmasıyla ziyaret edilebilir hâle getirilmiştir.

Yunus Emre Türbesi

Kırşehir’e bağlı Ulupınar Kasabası sınırları içerisindedir. Türbe, sarp kayalıklar üzerine sonradan yapılmıştır. Yunus Emre Milli parkı içinde bulunmaktadır.

Türbenin hemen yakınında Yunus Emre’ye atfedilen Çilehane Binası mevcuttur. Yunus Emre; 25 kilometre kuzeyindeki Hacı Bektaş-ı Veli, 10 kilometre güneyinde Sarıkaraman sınırları içerisinde Tabduk ile üçgen oluşturmuştur.

Kırşehir’de ne yenir?

İçli Saç Böreği

Çullama 

Kedi Batmaz

Kırşehir’in el sanatları

Halıcılık 

Kırşehir’de halıcılığın tarihinin XVII ve XVIII yy’a kadar uzandığı ve daha sonraki senelerde devam ettiği yazılı kaynaklara dayandırmak mümkündür. Bu yıllarda dokunan halılar özellikle “seccade” tipinde (110×170) ve Gördes düğüm tekniği ile dokunmuştur. Renklerinde genel olarak kırmızı,mavi,kahverengi,sarı,yeşil ve beyaz renkler hakimdir.

Mucur halıları

17. ve 18. yüzyıllarda mucur halıları genellikle seccade tipindedir. Yün malzemeyle, çift düğüm tekniği ile dokunmuş, kök ve doğal boyalarla renklendirilmiştir.

Halıda kırmızı, kahverengi, sarı, mavi, mor ve yeşil renkler hakimdir. Söz konusu yüzyıllara ait halılar dıştan içe doğru gittikçe büyüyen üç kuşakla çevrilidir. İlk bordürde, testere dişi renginde bir ters bir düz yerleştirilen üçgenler görülür. Biraz daha büyütülen ikinci kenarda, birbirine simetrik yerleştirilen ve sürekli tekrarlanan eve benzer motifler yer alır.

Taş İşlemeciliği: (Onyx)

Halı tezgahlarının birer birer kaldırıldığı, bu dönemde taş işlemeciliği önemli bir uğraşı haline gelmiştir. Son yıllarda turizmin canlılık görülmesi üzerine hergün sayısı ve çeşidi çoğalan turistik eşya imalinde kullanılan taşın, yurt dışında da alıcı bulması bu iş kolunu insanları yeniden yöneltmiştir.

Kuşaktan kuşağa geçip yaşatılan taş oymacılığı Türk Kültürünün ince beğenisini ve Anadolu’muzun kendine özgü motiflerini yansıtmaktadır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir