İstanbul’un manevi ve tarihi dokusunda etkileyici bir yapı olarak yükselen cami, Osmanlı Dönemi’nin zarif mimari anlayışını günümüze taşıyan nadide eserlerden biri.
Tarihin sessiz tanığı, huzur dolu bir mabed olan cami, Takkeci İbrahim Ağa tarafından yaptırılıyor. Takkeci İbrahim Ağa, tekkelerde kullanılan takkeleri üreten bir esnaf olduğu için bu isimle anılıyor ve camiye de bu isim veriliyor.

Mimari detayları
Mimari açıdan Osmanlı klasik üslubunun sade bir örneğini teşkil eden yapı, tek kubbeli bir harim ve önünde küçük bir son cemaat yerinden oluşuyor. Son cemaat yeri üç kemerli ve sütunlu bir revaktan meydana geliyor. Bu alan camiye giriş yapanları karşılayan bir geçiş bölgesidir.
Kesme taş ve tuğla kullanılarak yapılan cami kare planlı ve üzeri merkezi bir kubbe ile örtülü. Kubbenin taşıyıcıları dört duvara oturtuluyor ve iç mekana ferah bir atmosfer sunuyor. Ayrıca, mihrabı taş işçiliği ile süslenen cami, oldukça zarif bir tasarıma sahip.
Caminin pencereleri de ayrıca dikkat çekiyor. Camiye doğal ışık girmesini sağlayan pencereler Osmanlı camilerinde yaygın olan simetrik dizilimle yerleştiriliyor.