Zorlu coğrafyalardaki yolculuklar için doğa tutkunu Serdar Kılıç’tan tavsiyeler

“Doğadaki İnsan” ve “Ulak” televizyon programlarıyla tanınan doğa tutkunu ve eğitmen Serdar Kılıç, soğuk ve susuzlukla mücadelenin en zorlu doğa koşulu olduğunu söyledi.

Kılıç, Anadolu Ajansı (AA), Polis Akademisi ile Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) iş birliğiyle düzenlenen “22. Dönem Savaş Muhabirliği Eğitimi” kapsamında, AA muhabirlerinin yanı sıra Kırgızistan, Kazakistan, Moldova, Moğolistan, Özbekistan, Ukrayna, Gürcistan ve ABD’den 25 medya mensubunun ağır teçhizat ve teknik ekipmanlarıyla geceyi geçirdiği Elmadağ’daki uygulamalı eğitim alanını ziyaret etti.

Doğada hayatta kalma teknikleriyle ilgili tecrübelerini paylaştığı gazetecilere çeşitli tavsiyelerde bulunan Kılıç, soruları yanıtladı.

“Doğa yolcuğuna çıkacaklar plansız yaşamaya alışmalı”

SORU: “Doğada en iyi yolculuk nasıl yapılır?”

Serdar Kılıç: “Önce ne istediğini bilmeli insan çünkü her coğrafya herkese hitap etmeyebilir. ‘Ben orayı sevmiyorum.’ diyebilir. Kendi istediği yeri seçer. O seçtiği yerle ilgili kendini fiziksel, psikolojik ve ruhsal olarak hazırlar. Sonra donanımlarını, malzemelerini üzerine alır. Birilerine haber vererek gider. En güzeli bu. Biraz da doğaçlama olması gerekir bu tür şeylerin. Çok plan da bazen işe yaramayabiliyor çünkü farklı şeylerle karşılaştığınız zaman çokça etkileniyorsun. O yüzden plansız yaşamaya da biraz kendini alıştırman gerekir. O da senin orada önüne çıkacak sürprizleri kolay bertaraf etmeni sağlayabilir.”

SORU: “Sorunsuz geçen bir doğa yolculuğu var mı?”

Serdar Kılıç: “Hiçbir zaman olmaz. Mutlaka problem çıkar. O problemi çözmek de seni geliştirir. Geliştirdikçe o deneyimler seni hep bir yere kaldırır, taşır. Onunla birlikte hareket ederek daha güzel, daha sakin bakarsın gittiğin yerlere. Daha çok şey görürsün.”

SORU: “Beklenmeyen bir durum veya tehlikeyle karşılaşıldığı zaman neler yapılmalı?”

Serdar Kılıç: “İşin başındaysan problem çözmede biraz zorlanabilirsin. Stresli olursun. O stres senin hata yapmaya sebep verebilir ama deneyimin arttıkça bütün problemler azalmaya başlar. Sorunları kolay kolay çözmeye başlarsın. En doğrusu gideceğin yere araştırma yapmadan gitmemek lazım. O bölgede maruz kalabileceğin zorlukları önceden hissedersen, kaldığın zaman da zaten problemleri cebinden çıkarttığın elinle, bilgiyle, uygulayabildiğin şeylerle rahatça çözersin.”

“En zorlu doğa koşulu, Soğuk ve susuzluk”

SORU: “Doğanın karşımıza çıkaracağı sürprizler olabiliyor. Bu anlamda en zorlu doğa koşulu hangisi?”

Serdar Kılıç: “Soğukla mücadele etmek insanı biraz hırpalayabilir. Soğukla ve susuzlukla mücadele etmek… Bunlara hazırlıklı olmanız gerekir. Suyu nasıl elde edebileceğini, oralara susuz gitmeyeceğini ya da soğuğa karşı kendini nasıl hazırlayacağını bilmen gerekiyor.”

SORU: “Doğada açlıkla mücadele etmek sorun yaşatıyor mu?

Serdar Kılıç: “Hayır. İnsan 3 dakika nefes almadan yaşarsa, 3 gün su içmeden yaşarsa, 3 hafta da aç yaşayabiliyor. O yüzden çok aç kalmaktan ziyade çok susuz ve kötü hava koşullarına maruz kalırsan daha kötü aslında.

SORU: “Doğadaki İnsan” ve “Ulak” televizyon programlarınızla farklı ülkeler, bölgeler ve coğrafyaları keşfe çıkıyorsunuz. Bu yapımlarla en çok neye dikkati çekmeye çalışıyorsunuz?

Serdar Kılıç: “İnsan ve tabiat ilişkisini anlatıyorum. Kopan bağı anlatıyorum çünkü son 130 yılda insanlar hızla tabiattan koptu. Günümüzde daha da kopuyor. Paketlenmiş, yapay şeylerin içerisinde hayatımız suni olarak devam ediyor. Tabiatla bağı kopan birisinin bu gezegende, dünyada hayatta kalması gittikçe zorlaşıyor çünkü onu anlayamıyoruz. Neyi koruma altına alacağımız şeyi de bilmiyoruz. Bunu bilmezsek, yaptığımız bütün icatlar bizi hızla kötü yola doğru götürüyor. O yüzden coğrafya insan kültürüyle bağlaşan bir şey. Coğrafya da tabiat demek. İnsanın tabiatta her daim bağının olması gerekiyor. ‘Ulak’ zaten bilgi taşıyan, haber götüren demek. Paranın yenilemeyecek olduğunu, icatların da bir işe yaramayacak olduğunu, toprağa temas eden insanın ruhsal, bedensel ve zihinsel olarak sağlıklı olabileceğini anlatmaya çalışıyorum.”

SORU: “Bu zamana kadar kaç ülkeyi gezdiniz?”

Serdar Kılıç: “Herhalde 90’ın üzerine çıkmıştır. Şehir gezmeyi çok sevmiyorum. Gittiğim yerlerdeki daha çok kırsalla temas eden ya da ‘etnik grup’ dediğimiz ilkel yaşayan insanların içine girip, onların geçmiş deneyimlerini almaya çalışıyorum çünkü şimdikilerin hepsi birbirine benziyor. Dünyanın neresine giderseniz her yerde birbirine benzeyen araçla, kapalı dükkanlarla, satılan malzemelerle karşılaşırsınız ama doğada satın alınamayacak bir sürü değerler var, insanın hayatın içinde olan.”

SORU: “En zorlu doğa yolculuğunuz hangisiydi?”

Serdar Kılıç: “Anlatabileceğim birçok şey var ama en son ve en yakın olanından bahsedeyim. Kaya ve buz tırmanan, alpinist tarzı tırmanın bir dağcıyı hissedebilmek için Patagonya’da bir arkadaşımla zorlu bir zirveye çıktık. Çok yüksek değil ama uzun bir duvardı. Orada gerçekten çok kolay bir insanın ölebileceğini hissettim. Bir insanın neden bunu yapabileceğini, kendi duygu halimle anlatmaya çalıştım televizyon programı yaparak. O bayağı zorlayıcıydı benim açımdan.

Tanzanya’daki Hadza kabilesinin yaşam tarzını unutamıyor

SORU: Unutamadığınız bir anınız var mı?

Serdar Kılıç: “Tanzanya’ya gittiğimde Serengeti Milli Parkı’na yakın yerlerde yaşayan bir ilkel kabile vardı. Hadza kabilesi. Onların içine ilk gittiğimde, o insanların okla, yayla hala ‘avcı toplayıcı’ olarak hayatlarını sürdürdüklerini görmüştüm. Onlarla birlikte bir hafta avlanmıştık. Orada yanımda hiçbir yiyecek yok. Ne vurdularsa, yakaladılarsa onlarla beraber onu yiyorum ama ilk birkaç gün uyurken tedirgin olmuştum çünkü yedikleri şeyler maymun, babun gibi yırtıcı hayvanlar. Özellikle normalde insanların yanına gidip dokunamayacağı şeyleri rahatça yediklerini, üstlerine post olarak geçirdiklerini görmüştüm. Uyumamamın sebebi de sonuçta onlar da tabiatta insanlar, ama bizden farklı yaşıyorlardı. Sonra arkadaş olduk. Çok duygusal bir bağ oldu aramızda. Ardından 3 kez daha gittim. Türkiye’den giderken onların hayatlarını bozmayacak şekilde köşkerler, yemeniler yaptırıp, oklar ve ok uçları götürmüştüm onlara. Güzel, sıcak ama ilk başta tedirgin bir ilişkim olmuştu.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir