Tarihin yüzlerce yıllık tanığı mozaikler

Türkiye’nin önemli kültürel değerleri arasında yer alan mozaikler, titiz çalışmalarla gün yüzüne çıkarılıyor, bulundukları yerde ya da müzelerde korunuyor.

Tarihin önemli göstergeleri arasında sayılan ve kazı çalışmalarında ortaya çıkarılan antik mozaikler, titiz çalışmalar sonucunda yarınlara taşınıyor.

Mozaiğin yüzeyindeki toprak ve varsa bitki köklerinin temizliği yapıldıktan sonra belgeleme için eserin boyutu, tesseraların (küp şeklinde mozaik parçası) konumu 3 boyutlu ya da 2 boyutlu çizimi gerçekleştiriliyor. Yüzeyini sağlamlaştırmak ve dağılmasını engellemek için önleyici kaplama yapılıyor. Daha sonra yüzeye sağlam kumaşlar serilip, kaplanan alana ahşap pano yerleştiriliyor. Sonra da mozaiğin hassas bir şekilde tabandan ayrılması sağlanıyor. Tabanından kesilen mozaik bu pano üzerinde ters çevrilerek taşınması sağlanıyor.

Yerinden ayrılan mozaik restorasyon aşaması için müze depolarına ya da laboratuvara getiriliyor. Burada, arka harç yüzeyi kalın alındığı için yüzeyde spiralle harcın inceltilmesi yapılıyor. İnceltilen harç seviyesi daha hafif uygun harçlarla tamamlanıyor. Son olarak yüzeye yapıştırılan kumaş geri alınıp temizliği yapıldıktan sonra mozaik, yerinde sergilemeye hazır hale getiriliyor.

Zeugma Mozaik Müzesi gibi, ülkenin, alanındaki en büyük müzesini bünyesinde barındıran Gaziantep Müzesinin müdürü Özgür Çomak, Kültür ve Turizm Bakanlığınca 2011 yılında açılan Zeugma Mozaik Müzesindeki eserlerin dış etkenlerden korunması amacıyla özel projeler gerçekleştirildiğini söyledi.

Zeugma Mozaik Müzesinde çok fazla ziyaretçi yoğunluğu yaşandığını ifade eden Çomak, “Bu nedenle mozaiklerin üzerinde toz birikintileri oluyor. Biz de bunları müdürlüğümüzde restoratör kadrosunda çalışan arkadaşımızın gözetiminde diğer uzman arkadaşlarımızla beraber periyodik aralıklarla hafif nemli süngerlerle ve ucu yumuşak fırçalarla öncelikle toz temizliğini yapıyoruz. Yüzeyde biriken kalker temizliklerini ve küçük de olsa mekanik temizlikler yapıyoruz. Bu şekilde mevcut koruyucu ortamda dış etkenlerden etkilenen ufak tefek pasif konservasyon işlemlerini yaparak eserlerimizi geleceğe daha fazla koruyarak taşımaya çalışıyoruz.” diye konuştu.

Eserleri hassasiyetle koruduklarını aktaran Çomak, “Yaklaşık 2 bin yıl önce oluşturulan bu eserleri, tüm personelimizle bizden sonra gelecek arkadaşlarımıza emanet ederek, gelecek kuşaklara en sorunsuz, en temiz, en korunaklı ve güvenli bir şekilde teslim etmek istiyoruz. Kapalı bir alanda oldukları için ortalama 3 ayda bir ziyaretçilerimizin olmadığı zamanlarda yapmaya çalışıyoruz. Bu eserler bizim gözbebeğimiz.” dedi.

Restoratör Esra Nur Bilici ise mozaiklerin düzenli kontrollerini sağladıklarını ifade ederek, “Bu kontrollerde yüzeyin temizliğini, kalker oluşumunu, ortamın iklimlendirme koşullarını en olağan seviyede tutmaya çalışıyoruz. Yüzeyde biriken tozları ıslak süngerle arındırıyoruz, kalker oluşan kısımlarda ise kısmi müdahaleler yaparak, kalkeri yüzeyden arındırıyoruz. Böylelikle mozaikleri, eserleri daha uzun süreli korumaya çalışıyoruz. Kalker, ‘tesara’nın ya da herhangi bir eserin yüzeyinde biriken kirler ve sert kalıntılar diyebiliriz. Biz, oluşan kalkerleri bisturi yardımıyla mekanik temizliğini yaparak, arındırıyoruz. Bisturi uçlarıyla adeta cerrah hassasiyetiyle yüzeyden küçük küçük alıyoruz, tesara yüzeyine herhangi bir zarar vermeden.” ifadelerini kullanıldı.

Bazı eserler yerinde korunuyor

Bulunan bazı mozaikler ise müzelerde değil, yerinde özel önlemler sonrasında korunuyor. Kahramanmaraş’ın merkez Dulkadiroğlu ilçesinde 2007’de kaçak kazı sonrası bulunan Germanicia Antik Kenti’nde tespit, tescil, kamulaştırma, kazı ve koruma çalışmaları sürüyor.

M.Ö. 64’te Romalıların eline geçen ve Roma İmparatoru Gaisus Caesar Agustus Germanicus’un adı verilerek “Kaiseria Germanicia” olarak bilinen alanda yapılan taban mozaikleri ile ilgili çalışmalar devam ediyor.

Bağlarbaşı, Namık Kemal ve Dulkadiroğlu mahallelerinde 140 hektarlık alanı kapsayan alanın 2010’da 3. derecede arkeolojik sit olarak kabul edilmesinin ardından başlatılan kazı çalışmaları ile gün yüzüne çıkartılan yeni mozaik alanları ziyaretçilerin beğenisine sunuluyor.

Yaklaşık 300 metrekarelik, dönemin din, sosyal yaşam, günlük hayat betimlemelerinin yanı sıra bitkisel ve geometrik şekillerin de yer aldığı mozaikler, sergilendikleri üç ayrı salonda titizlikle korunuyor.

Geç Roma – Erken Bizans dönemlerine ait villaların zemin döşemesi olan ve dönemin sosyal yaşamının anlatıldığı mozaikler, çıkarıldığı andan itibaren alanında uzman ekiplerce öncelikle toprak ve çamur tabakalarından arındırılıyor, deformasyona uğramış alanlar hazırlanan harçlarla onarılarak bulundukları yerlerde üzerleri kapatılarak koruma altına alınıyor.

Bulundukları yapıların çatı kısımları başta olmak üzere gerekli izolasyon çalışmalarının tamamlanmasıyla birlikte eserler, ses ve görüntü efektlerinin de kullanıldığı salonlarda ziyarete açılıyor.

Kahramanmaraş Müze Müdürü Safinaz Acıpayam, bölgede bu zamana kadar çıkartılan taban mozaiklerinde genellikle geometrik figürler ve günlük yaşamdan sahneler bulunduğunu anlatarak, yaklaşık 1500 yıldan beri toprağın altında olması dolayısıyla eserlerin deformasyona uğradığını ve bozulmalar gerçekleştiğini ifade etti.

Eserlerin Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları Genel Müdürlüğü’nün izinleri doğrultusunda titizlikle korunduğuna işaret eden Acıpayam, şunları kaydetti: “Çıktığı andan itibaren öncelikle mozaikler, üzerindeki toprak ve çamur tabakası süpürülür temizlenir. Sonra üzerinde bulunan kalker tabakası bistüri ve fırça yöntemiyle kaldırılır. Daha sonra çıkmış olan tesseraların yerine tekrar yapıştırılması gerekmektedir bunun için de analizler yapılaraktan orijinaline en uygun harçlar hazırlanır ve çıkan tesseralar yerlerine yerleştirilir. Ayrıca mozaiklerin kenarında oluşan bozulmaların daha da artmaması için yine daha önce analizi yapılarak hazırlanan harçlarla kenar bandı geçilir. Son olarak üzerine paraloid yöntemiyle koruması sağlanır. 1500 yıldan buyana toprak altında kalmış olan mozaiklerimiz gün yüzüne çıkarıldığı zaman bunlara itinalı davranmak gerekiyor. Bir cerrah hassasiyeti ile özellikle arkeolog ve restoratör arkadaşlarımızın mozaik ve yapı kalıntılarına özenli davranmaları gerekmekte.”

Acıpayam, kazı alanlarının gerekli fiziki alt yapı oluşturuluncaya kadar ziyarete açılmadığını belirterek, bulunan mozaiklerin restorasyon ve konservasyon işlerinin ardından ziyarete açılıncaya kadar koruma altına alındığını dile getirdi.

Restorasyon ve konservasyon işlemleri sonrası mozaiklerin üzerine jeo tekstil örtüldüğünü, onun üzerinin de yine hafif olan ponza taşları ile kapatıldığını anlatan Acıpayam, şöyle konuştu: “Onun üzerini tekrar jeo tekstil veya branda ile kapatıyoruz. Tekrar onun üzerini de yağmur, güneş gibi fiziksel etkenlerden korumak için yol seviyesinde saç örtüleri ile kapatıyoruz. Daha sonra ziyarete açılma aşamaları gerçekleştirileceği zaman saç örtülerini kaldırıp tekrar bir restorasyon aşaması geçiriliyor. Ancak dışarıdaki fiziksel etkilerden dolayı da korumak gerekiyor bunun için bizim uyguladığımız yöntem alanımızın dışına duvar örgüleri geçirip yukarısına çatı sistemi kurularak fiziksel etkilerden koruyoruz. Ayrıca ziyarete açık alanlarımızın hepsinde hem dışarıyı hem içeriyi görecek şekilde gece görüşlü kameralarımız mevcuttur. Artı 7 gün 24 saat güvenlik görevlilerimiz mutlaka bulunmaktadır. Bu sayede alanımızın tam güvenliği sağlanmaktadır.”

Acıpayam, söz konusu alanların uzman personelce periyodik olarak kontrollerinin yapıldığını, gerektiğinde acil müdahalelerde bulunulduğunu sözlerine ekledi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir