Çin’in doğusunda yer alan Hangcou, eşsiz manzarası ve zengin kültürel mirasıyla adeta bir cennet köşesi.
Antik çağlardan bu yana hem ekonomik hem de kültürel bir merkez olan şehir, bugün teknoloji ve dijital ekonominin de öncülerinden.

Ünlü kaşif Marco Polo’nun “Yeryüzündeki en güzel şehir” olarak tanımladığı Hangcou, Çin’in en büyük finans merkezi Şanghay’ın da komşusu.

Kültürün ve doğanın buluşma noktası: Batı Gölü
Şehrin kalbi olan Batı Gölü, doğal güzelliğiyle hem yerli hem de yabancı milyonlarca turisti kendine çekiyor. UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde yer alan göl, Tang Hanedanlığı’ndan beri sanatçılara ilham kaynağı olmuş.

Gölde yapılan tekne gezileri, adacıklardaki geleneksel restoranlar ve yeşillikler içinde uzanan yürüyüş yolları, ziyaretçilere unutulmaz deneyimler sunuyor. Akşamları ise gölün üzerinde kurulan platformda, ışık, dans ve müzikle birleşen gösteriler izlenebiliyor.

Gösterilerde, seyircilerin duyularını harekete geçirmek için farklı kokular yayan teknolojik cihazlar da kullanılıyor.

“İmparatorların Çayı”: Longcing
Hangcou, aynı zamanda “Dragon Well” adıyla bilinen dünyaca ünlü Longcing yeşil çayının da merkezi. Batı Gölü çevresindeki nemli iklimde yetiştirilen ve elle toplanan bu çay, eşsiz aroması ve sağlığa olan faydalarıyla biliniyor.

1200 yılı aşkın bir geçmişe sahip olan ve Çin’in en iyi 10 çayı arasında gösterilen Longcing, “imparatorların çayı” unvanını taşıyor. Turistler uygun mevsimlerde çay hasadına ve tadım seremonilerine katılarak bu eşsiz kültürü yakından deneyimleyebiliyor.

Lingyin Tapınağı
Batı Gölü’ne yakın bir konumda bulunan Lingyin Tapınağı, Çin’in en eski ve en önemli Budist tapınaklarından biri. Hintli bir keşiş tarafından kurulan tapınak, zarif pagodaları ve Budizmi tasvir eden 300’den fazla kaya kabartmasıyla öne çıkıyor. Hem ibadet için hem de kültürel bir gezi için ziyaret edilen tapınak, tarihi ve manevi atmosferiyle ziyaretçilerine huzur veriyor.