“Dünyanın yarısı” İsfahan’da gezilecek yerler

İslam mimarisinin ve Pers İmparatorluğu’nun kalbi olarak nitelendirilen İsfahan, İran’ın en zengin şehirlerinin başında geliyor. İranlılar tarafından “nısf-ı cihan” yani dünyanın yarısı adıyla anılan kadim şehir İsfahan, İran’ın en gösterişli saraylarına ve mabedlerine ev sahipliği yapıyor. Dünyanın bütün şehirleri modernleşmeyle beraber tarihi ve özgün yapısını kaybederken İsfahan, zamana direnircesine göz kamaştırıcı miraslarını korumaya devam ediyor.

İsfahan şehri, İran’ın üçüncü büyük şehri olarak ülkenin ortasında başkent Tahran’dan yaklaşık 5-6 saat uzakta bulunuyor. Türkiye’den direkt uçuşla ulaşabileceğiniz İsfahan’da tarihle iç içe bir yolculuk sizi beklerken enfes mutfağıyla da lezzet dolu bir seyahat geçirebilirsiniz. Meydanları, köprüleri, camileri ve çarşılarıyla büyüleyici şehir İsfahan’da mutlaka görmeniz gereken destinasyonları keşfetmeye yazımızı okuyarak başlayabilirsiniz.

Nakş-ı Cihan Meydanı

Yalnızca İsfahan’ın değil İran’ın da en önemli meydanlarından biri olan Nakş-ı Cihan, “Dünya’nın resminin meydanı” ya da “Şah’ın meydanı” olarak anılır. UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne giren meydan Güneybatı Asya’nın en geniş meydanı olmasıyla da dikkat çekiyor. İsfahan’ın ortasında adeta bir vaha görünümüne sahip meydan, Safavi Devleti’nden kalma Ali Gapu, Şeyh Lütfullah Camii ve İmam Cami (Şah Camii) gibi önemli tarihi yapılarla çevrilidir.

Yapımına 1598 yılından başlanan be 1629 yılında tamamlanan meydanda soluklanmak isteyen İranlıların da sıklıkla ziyaret ettikleri merkezlerden biri. Kuzey tarafında bulunan Keisaria Kapısı’ndan isfahan Kapalı Çarşısı’na geçerek zanaatkarların el emeğiyle işlediği ürünleri görebilir ve rengarenk dükkanlar arasında kaybolmanın keyfini çıkarabilirsiniz.

Şeyh Lütfullah Camii

Nakş-ı Cihan Meydanı’nın doğu tarafında bulunan Şeyh Lütfullah Camii, 1615 yılında Safevi döneminde Şah Abbas tarafından inşa ettirilmiştir. Safevi mimarisinin başyapıtlarından olan cami, saray halkının kullanımı için tasarlanımış ve adını Şeyh Abbas’ın kayınbabası Şii alimi Şeyh Lütfullah’tan almıştır.

Şeyh Lütfullah Camii’nin süslemeleri, gösterişli Safevi bezemeleriyle dolu olsa da ibadetin gerçekleştiği bölüm, son derece mütevazıdır. Minaresi bulunmayan cami, tipik İran sitili çinili eyvana sahip olup yenilikçi ve iddialı bir kubbeye sahiptir. Kakma yazılar ve çiçek motiflerinin ince ince işlendiği caminin tavanı güneş ışığını yansıttığı izlenimi vermesi için sarı şemselerle bezenmiştir.

Caminin duvarları, kubbenin ağırlığını taşıyabilmesi için kalın olarak tasarlanmıştır. Ölçüleri ve planı mükemmel denecek kadar iyi olan caminin bu duvarları, güzel hatlarla yazılmış levhalarla kaplanmıştır.

İmam Camii (Mescid-i Şah)

Nakş-ı Cihan Meydanı’nın güney tarafında yer alan İmam Camii, Şah Abbas tarafından inşa ettirilen bir diğer şahaserdir. Yapımı 18 yıl süren caminin mimarı Ali Ekber İsfahani’dir. Dört eyvanlı plana sahip yapıların en gelişmişi olarak kabul edilen camide iki medrese yapısı da bulunmaktadır. Mimari ve süsleme bakımından göz kamaştıran caminin ana kapası kabartmalar ve çinilerle bezenmiştir. Zengin motifleriyle göz kamaştıran İmam Camii’nde hat sanatının da en güzel örnekleriyle karşılaşmak mümkündür.

İran mimarisinde sıkça rastlanan havuzlu ana avlu İmam Camii’nde de tercih edilmiştir. İç yapısındaki akustik sayesinde küçük bir ses bile büyük bir yankıya dönüşebilmektedir. Bilimsel araştırmalara göre camide kırk dokuz çeşit akustik bulunmaktadır.

Cuma Camii

Mescid-i Cami, Camii el-Kebir ve Ulu Camii olarak da bilinen İsfahan Cuma Camii, Selçuklulardan İran’a miras kalmış en görkemli yapıdır. Tuğrul Bey’in kenti fethetmesinin ardından İsfahan’da kalıcı bir imza bırakmak istemesiyle inşa ettirdiği Cuma Camii, bilinen en erken tarihli çifte minareli camidir.

Yalnızca cami değil geniş bir meydandan oluşan Cuma Camii, Selçuklu devrinden Safevi dönemine kadar eklemeler yapılarak günümüze ulaştırılmıştır. Cami, mihrap önü kubbeli, dört eyvanlı avlusu ve aynı eksen üzerinde iki tuğla kubbenin hakimiyetiyle tam bir Selçuklu mimarisi örneğidir.

Ali Gapu Sarayı

Safevi döneminin başyapıtlarından biri olan Ali Gapu Sarayı, İran tarihindeki en yüksek yapı, ilk gökdelen ilk gökdelen olarak görülmektedir. Ali kapısı anlamına gelen Ali Gapusu, diğer bir görüşe göre Farsça’daki büyük manasına gelen Aali olarak da düşünülmektedir. Sarayın dört bir yanına çiçek, kuş ve hayvan gibi tabiat figürleri işlenmiştir.

7 katlı bu yapı, İsfahan’ı tepeden izlemek ve fotoğraflamak için en iyi konumdadır. Saray, 18 ince zarif sütun üzerinde yükselmektedir.

2 yorum
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir