Nil Nehri’nin doğu kıyısında, modern Luksor (antik Teb) şehrinin yaklaşık 2,5 kilometre kuzeyinde, zamanın ötesinden bir miras yükseliyor.

Karnak Tapınak Kompleksi. sadece bir yapı değil, aynı zamanda Firavunlar döneminin inancını, sanatını ve gücünü yansıtan, yeryüzündeki en büyük antik dini mekan olarak kabul edilen yaşayan bir açık hava müzesir.

Gizemli Giza Piramitleri’nden hemen sonra Mısır’da en çok ziyaret edilen ikinci antik harika olan Karnak, aceleyle inşa edilmiş bir mabet değil. Onun görkemi, yaklaşık 2000 yıl süren, sayısız firavunun katkıda bulunduğu, nesiller süren bir yapım sürecinin ürünü

Karnak’ın kalbinde, Mısır tanrılarının en yücesi ve “gizli olan” anlamına gelen Amon-Ra’ya adanmış ana mabedi barındırıyor.

Kompleksin içinde, Mısır mitolojisine ve ritüellerine dair hayati önemde bilgiler sunan, sayısız dev sütun, karmaşık hiyerogliflerle süslü duvarlar, anıtsal heykeller ve meşhur sfenksler (koç başlı sfenksler en dikkat çekicidir) bulunuyor.

Özellikle Büyük Hipostil Salonu’ndaki, gökyüzüne uzanan nilüfer ve papirüs şeklindeki devasa sütunlar, sanki taşa kazınmış bir ormanın içinde yürüyormuş hissi veriyor.

Ayrıca, Karnak’ın hemen güneyinde yer alan Luksor Tapınağı da, Amon-Ra’nın onuruna M.Ö. 14. yüzyılda (başta Amenhotep III ve II. Ramses dönemlerinde) inşa edilmiş ve iki tapınak, tarihi bir Sfenks Yolu ile birbirine bağlanmış.

Bu yol, antik dönemde tanrıların geçit törenleri için kullanılırdı ve bugün yeniden canlandırılarak Mısır’ın o ihtişamlı günlerine atıfta bulunuyor.

Burayı ziyaret etmek, sadece harabelere bakmak değil, aynı zamanda Mısır uygarlığının inanç sistemine, mimari dehasına ve mitolojik evrenine görkemli bir pencereden bakmayı sağlıyor.
