Fotoğrafın peşinde, ışığın izini sürerken, bazen yol sizi beklenmedik güzide yerlere götürür. Bir gün yola revan olmuştum. O yol beni Hititlerin başkenti, binlerce yılın sessiz tanığı, Anadolu’nun kilit taşı, kervanların uğrak yeri, uygarlıkların beşiği kadim ilimiz Anadolu’nun kalbinde saklı bir mücevhere, Çorum’a düştü. İlk adımımı attığım anda hissettiğim o duygu… ne yalnızca tarihin ağırlığıydı, ne de doğanın dinginliği. Bu, yüzyılların sessizce fısıldadığı, insanın ruhunu derinden kavrayan bir başka histi. Çorum’a adım attığım ilk anda, farkında olmadan derin bir nefes aldım. O nefes, yalnızca temiz havayı değil, binlerce yılın sessizce biriktirdiği tarihi, kültürü ve hikâyeleri içime çekmekti. Bir kareye sığmayan, kelimelerle tarif edilemeyen o yoğunluk… İşte o an anladım ki bu şehir, yalnızca bir coğrafya değil; bir ruh, bir hafıza, bir yoldaş, bir tarih ve eşsiz kadim Çorum.

Bazı şehirler vardır ki, onları tarif ederken coğrafi konumlarını değil, taşıdıkları ruhu,maneviyatı ayrıca izah etmek gerekir. Bir şehri anlamak için bazen onun sokaklarını adımlamak yetmez; gökyüzüne yükselen minarelerine, sabahın ilk ışıklarını karşılayan kubbelerine, taşlarına sinmiş duaya bakmak gerekir.
Çorum da böyle kadim bir şehir… Haritalarda yalnızca bir nokta gibi görünse de, Anadolu’nun kalbinde, tarihin
derinliklerinde ve kültürün merkezinde yer alan gerçek bir medeniyet durağının temel taşlarından biridir.
Ve Çorum; sadece eserleriyle değil, insanıyla da merkezdir.
Misafirperver, samimi ve gönlü geniş insanlarıyla, buraya gelen herkese “evine hoş geldin” duygusunu yaşatan sizi sımsıcak saran Anadolu’nun kalbinde yükselen, medeniyetlerin buluştuğu kalbin attığı yer, taşa kazınan hafıza, tarihin göğsünde yükselen şehir kadim mücevher Çorum’dur.

Hititlerden Osmanlı’ya, Selçuklulardan Cumhuriyet’e uzanan çok zengin bir tarihtir… Her taşında, her dağında, her sokağında, her kubbesinde, her minaresinde geçmişin izlerini ve fısıltılarını duyarsınız. Hititlerin başkentinden bugüne Anadolu’nun derin damarlarında akan kadim ruh, binlerce yıllık tarihiyle medeniyetin ayakta kalan kalbi Çorum..
Hem tarihin derinliklerinden seslenen hem de doğasıyla insanın yüreğini serinleten bir gönül durağı.
Hititlerin zengin mirasını bağrında saklayan bu kadim şehir, sadece tarihî zenginlikleriyle değil, aynı zamanda insanın ruhunu saran doğasıyla, coğrafyasıyla, insanlarıyla unutulmaz bir güzelliğe sahip.
Bu kadim şehirde ışığın, gölgenin ve tarihin ortak bir dili olduğunu gördüm. Ve bu yolculuğun en güzel sürprizlerinden biri, Çorum İl Müftümüz Sayın Şahin Yıldırım Beyefendi’nin yakın ilgisi ve misafirperverliğiydi. Ben de bu şehri fotoğraflarken, Çorum İl Müftümüz Sayın Şahin Yıldırım Beyefendi, bizi samimiyeti ve nezaketiyle öyle güzel karşıladı ki, şehrin tarihî yapılarında hissettiğim huzur, gönül iklimimizde de karşılığını buldu. Gerek sohbetleri, gerek rehberliğiyle, Çorum’u bir misafir olarak değil, âdeta bir dostun evine gelen kişi gibi gezme imkânı sundu.
Hassaten Çorum İl Müftümüz, kıymetli Sayın Şahin Yıldırım Beyefendi’ye, bizlere gösterdiği zarif misafirperverliği, tevazu dolu yaklaşımı ve gönülleri ısıtan ağırlamaları için en derin teşekkürlerimi sunuyorum. Kendilerinin hem şahsımıza hem de Çorum halkına yansıttığı bu güzel ahlak ve nezaket, uzun yıllar hatırlanacak bir değer olarak kalacaktır.

Hitit taşlarının gölgesinde, sabahın ilk ışığı yüzüme vururken, gökyüzüyle toprağın aşkını fotoğraf karelerine sığdırmaya çalıştım. Ama Çorum’u anlatmak, bir kareye sığmaz; onun ışığı, insanın içine işler. Burada insanlar, tıpkı taşları gibi sağlam; gülüşlerinde Anadolu’nun sıcaklığı, bakışlarında tarih var. Çorum bana öğretti ki, bazen bir şehir, sadece bir şehir değildir. O, gördüğünüzden fazlasıdır; bir ruh, bir dost, bir kalptir.
Çorum’un Ulu Camii, Selçuklu mimarisinin zarafetiyle,asaletiyle göz kamaştırıyor. Sizi sizden adeta alıyor geçmişe götürüyor. Asırlardır vakit namazlarına, dualara ve nice hikâyelere tanıklık etmiş bu mabedin kubbesinde yankılanan ezan sesi, taşlarının arasına sinmiş dualarla birleşince insanın kalbine işleyen bir atmosfer oluşturuyor. Caminin ahşap işçiliğindeki incelik, her bir süsleme detayında ustaların el emeğini fısıldıyor. Asırlar öncesinden bugüne, her taşında bir dua, her sütununda bir sabır saklı. Selçuklu ustalarının ince işçiliği, kubbelerin altındaki ışık oyunları, ahşap minberin üzerindeki zarif motifler…
Bu mabedin sessizliğinde, fotoğraf makinemin deklanşörü bile bir saygı ifadesi gibi çalıştı. Çorum Ulu Camii, şehre bakan gözler için bir siluet; kalbine bakan yürekler için ise ebedî bir huzur kapısıdır.
Yalnızca Ulu Camii değil; Çorum’un dört bir yanında yükselen tarihî camiler de birer sessiz tanık. Kimi yüzyılların derinliğinden süzülmüş, kimi Osmanlı zarafetini taşıyan bu eserler, şehrin manevî ruhunu adeta gökyüzüne taşıyor.




Çorum’un Yetiştirdiği Maneviyat Güneşi
Fatih Sultan Mehmet’in hocası, büyük alim ve mutasavvıf Akşemseddin Hazretleri, ilim ve irfan yolculuğunda Çorum’a da uğramış, burada uzun süre kalmıştır. Özellikle Osmancık ve İskilip çevresinde verdiği dersler, yetiştirdiği talebeler ve bıraktığı eserler, bölgenin manevi iklimini derinden etkilemiştir. Onun sohbetlerinde ilimle hikmet, zahirle batın birleşmiş; halkın gönlüne sevgi, birlik ve iman tohumları ekilmiştir.
Bugün Çorum’da adını taşıyan camiler, sadece taş ve ahşap değil; asırlar öncesinden gelen dua, zikir ve ilim nefesleriyle örülmüş manevi mirasın sessiz şahitleridir.
“Çorum’un kalbinde yükselen Akşemsettin Camii, modern mimarinin zarafetini manevi huzurla buluşturan eşsiz bir eser.”
Çorum’un merkezinde, modern mimarinin estetiği ile manevi huzurun ahengini taşıyan Akşemsettin Camii, adeta şehrin kalbine yerleştirilmiş bir mücevher gibi parlıyor. Zarif hatları, ferah iç mekânı ve huzur dolu atmosferiyle bu cami, hem ibadetin hem de mimari hayranlığın buluşma noktası.




Tarihin Nefesiyle Yeniden Doğan Alıören Camii
Çorum’un saklı hazinelerinden Alıören Camii, titiz bir restorasyonun ardından yeniden ibadete açıldı. Asırlık dokusunu koruyarak günümüze ulaşan bu cami, ahşap işçiliğinin zarif incelikleri, kalem işçiliğinin renkli zarafeti ve estetik detaylarıyla adeta bir sanat eseri gibi. Her çizgide emeğin, her motifte tarihin nefesi hissediliyor. Alıören Camii, sadece bir ibadet mekânı değil; geçmişle geleceğin buluştuğu manevi bir köprü.
“Çorum’un tarihi miraslarından Alaören Camii’ni titiz bir restorasyonla ihya ederek yeniden ibadete kazandıran tüm emeği geçenlere,kurumlara gönülden teşekkür eder, bu güzel eserin şehrimize ve gelecek nesillere hayırlı olmasını dilerim.”



Ve doğası… Çorum, yemyeşil vadileri, mis gibi çam kokulu yaylaları, güneşin kızıllığa boyadığı ufuk çizgileriyle insanı adeta fotoğraf makinesine sarılmaya davet ediyor. Her kare, hem bir sanat eseri hem de bir hatıra oluyor.
Bu şehirde, tarih ile doğa el ele; camiler ile minareler gökyüzüne dua gibi yükseliyor. Çorum’un taşına, toprağına, havasına, suyuna sinmiş huzuru hissetmek isteyen herkese, yolu buraya düşerse, mutlaka görün,yaşayın. Çünkü bu kadim eşsiz şehir, sadece gördüklerinizle değil, sizi nasıl ağırladığıyla da hatırlanır.
Çorum’un kalbinde, sessizce zamanı sayan bir tanık yükselir:
Gündüzleri zarif taş işçiliğiyle göz kamaştıran bu eser, gece olduğunda bambaşka bir kimliğe bürünür.Çorum Tarihi Saat Kulesi.
Işıkların yumuşak dokunuşuyla, taşların arasına sinmiş tarih canlanır. Her katında farklı bir gölge, her penceresinde farklı bir hikâye belirir. Gökyüzü karardığında, Saat Kulesi yalnızca zamanı göstermez; aynı zamanda Çorum’un geçmişten bugüne uzanan ruhunu da aydınlatır.
Gece vakti onun etrafında yürürken, sanki her adımda başka bir yüzyıla uğrarsınız. Zaman yavaşlar, şehir nefesini tutar, yalnızca kulenin sessizce işleyen kalbi,saatin tik,tik takları hafızanızda kalır.
Çorum’un gecesine en güzel efekt, işte bu kulenin ışığında saklıdır. Zamanı gösterirken, bir şehri de güzelleştiren o ışık, hepimize şunu hatırlatır:;
Gerçek estetik, hem geçmişe hem bugüne aynı anda dokunabilmektir.
“Çorum Saat Kulesi, geceyi zamanla boyar.
Işık taşlara dokunur, tarih uyanır.
Her tik tak, geçmişten bugüne uzanan bir nefes…”


Anadolu’nun kalbinde, tarih kokan sokakları, bereketli toprakları ve misafirperver insanlarıyla bir mücevher gibi parlayan Çorum’umuza değer katan, şehrimizin vizyonunu ileriye taşıyan,gerek altyapıdan sosyal projelere, gerek kültürel mirasın korunmasından şehrin estetiğine kadar pek çok alanda attığınız adımlar, Çorum’un yarınlarına bırakılacak en kıymetli mirasları bırakan kıymetli Belediye Başkanımız Sayın Halil İbrahim Aşgın Beyefendi’ye en içten teşekkürlerimizi sunuyorum.
Samimiyetiniz, tevazunuz ve halkımıza gösterdiğiniz yakın ilgi, sadece bir yöneticinin değil, aynı zamanda bir gönül insanının da imzasıdır. Şehrimize kattığınız her değer için minnettarız.
Çorum İçin Aşkla…


Çorum’dan dönerken, valizimde yalnızca fotoğraflar yoktu. Bir şehrin ruhunu, insan sıcaklığını ve tarihin sessiz fısıltılarını da yanımda getirdim. Ve biliyorum ki, bu karelere bakan herkes, Çorum’u sadece görmeyecek; hissedecek, yaşayacak..
Çorum, bizden yalnızca birkaç kare değil, ruhumuzun bir parçasını aldı. Bizden götürdüğü o parça, uzaklaştıkça silinmedi; tam aksine, zaman geçtikçe daha berrak, daha güçlü, daha engin bir his olarak yüreğimizde büyüdü.
“Ve biz biliyoruz ki; yollar bizi nereye götürürse götürsün, Çorum’un ışığı, tarihinin yankısı ve insanının sıcaklığı, tarihin derin izleri,her zaman kalbimizin en derin yerinde yaşamaya devam edecek.”
“Çorum’dan ayrıldık belki, ama biliyoruz ki, Çorum bizde kaldı.”
“Çorum, yalnızca bir şehir değil; tarihin omuzlarında yükselen, doğanın sükûnetiyle kucaklayan, insanının sıcaklığıyla hafızalara kazınan bir mirastır. Bizim için Çorum, fotoğraflara sığmayan, kelimelerle tam tarif edilemeyen bir derinliktir. Yolumuz nerelere düşerse düşsün, biliyoruz ki Çorum, kalbimizin en güvenli köşesinde daima yaşayacak.”

Ve ben, fotoğraf peşinde koşarken, aslında Çorum’un kalbine tutulmuşum.
Karelerde gerçek,satırlarda derinlik
En derin saygı ve sevgiyle
Fotoğraf Sanatçısı-Araştırmacı Yazar
Cemil Şahin