Antalya’nın Kaş ilçesi sınırları içerisinde, Eşen Çayı’nın (Xanthos Nehri) bereketli ovasına nazır iki heybetli tepenin doruklarında, “Işık Ülkesi” Likya’nın kalbinin attğı bir kent yükseliyor.
UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde taçlanan antik metropol Xanthos, yalnızca taş kalıntılarıyla değil, esarete boyun eğmeyen insanlarının sarsıcı hikayesiyle de asırlara meydan okuyor.

Küllerinden doğan miras
Tarihin babası Herodot’un kadim kayıtlarında yankılanan hikaye, Xanthos’u diğerlerinden ayırır. Kuşatmalar sırasında yenilginin kaçınılmaz olduğunu anlayan kent halkı, bağımsızlık ve özgürlüklerine gölge düşürmemek, işgalci gücün boyunduruğuna girmemek adına toplu bir kararla ölümü seçmiştir. Xanthos, bu trajik vedasıyla yalnızca bir kent değil, “esareti kabul etmeyenlerin şehri” olarak tarihe altın harflerle yazılmıştır. Misafirlerini derin ve duygusal geçmişin izinde bir zaman yolculuğuna çıkaran yer, hüzünlü atmosferiyle ziyaretçilerini derinden etkiliyor.

Likya’nın yön veren merkezi
Patara, Myra, Olympos, Pınara ve Tlos gibi büyük kentlerle birlikte Likya Birliği’nin en stratejik ve ayrıcalıklı üyesi olan Xanthos, Birliğin en yüksek oy hakkına (3 oy) sahip altı kentinden biriydi. Bu rolünün ötesinde, belli bir dönem Likya Birliği’nin idari merkezi ve başkenti olarak görev yapmış olması, kentin siyasi önemini ve gücünü kanıtlar nitelikte.

Görkemli kalıntılar
1950 yılında Fransızlar tarafından başlatılan ve günümüzde Atatürk Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hasan Kasapoğlu başkanlığında titizlikle sürdürülen kazılar, Xanthos’un mimari zenginliğini gözler önüne seriyor. Kent, benzersiz Likya dönemi dikme anıt mezarları, görkemli antik tiyatrosu, geniş ana caddesi, etkileyici bazilika ve kiliseleri ile kayalara oyulmuş mistik mezarlarıyla adeta bir açık hava müzesini andırıyor.

Kazı Başkanı Doç. Dr. Hasan Kasapoğlu, Xanthos’un hikayeleriyle ziyaretçilerini adeta tarih sahnesinde farklı bir yolculuğa çıkardığını söyledi.

Xanthoslu Likya Beyi Sarpedon’un Troia savaşında Anadolu birliği için can verdiğini belirten Kasapoğlu, Sarpedon’un Hektor’a ”Ben ta uzaklardan geldim, anaforlu Xanthos’tan, uzak Likya’dan; karımı ve çocuğumu koydum orada, yoksulların göz dikeceği bir sürü mal mülk bıraktım. Savaşa sürüyorum Likyalıları yine de, kendim de en öndeyim; işte bak!” şeklindeki unutulmaz söylemi bulunduğunu kaydetti.

Kasapoğlu, “Kent ayrıca esareti kabul etmeyenlerin şehri olarak da biliniyor. Xanthos halkı kuşatma altında kaldığı iki süreçte de son ana kadar savaşıp, yenileceklerini anlayınca geride kalan kadın ve çocukları toplu bir şekilde ölümü seçiyor.” diye konuştu.

Xanthos’un konumu dolayısıyla ciddi bir kültür turizmi potansiyeline sahip olduğunu vurgulayan Kasapoğlu, “Geçtiğimiz yılki verilere göre kenti 50 bin civarında turist ziyaret etti. Karşılama merkezinin hayata geçirilmesi ve renovatif çalışmaların tamamlanmasıyla bu sayı en az 3’e katlanacaktır.” dedi.

Xanthos’ta Likyalı halkın sürekliliğinin yüzlerce yıl sürdüğünü anlatan Kasapoğlu, “Hem Roma İmparatorluk, hem de Doğu Roma döneminde Likya beylikler dönemi anıtsal yapılarına saygı gösterilmiş ve korunmuş. Xanthos, Likya’nın erken döneminden en son evreye kadar bütün kültürel dokusunu içinde barındıran, gezdiğinizde o duyguyu size hissettirebilen bir yapıya sahip. Birçok Likya kentinde bunu göremezsiniz. Likya Uygarlığı’nın tam anlamıyla hissedildiği bir kent” ifadelerini kullandı.