20 kişiyle çıplak ayakla yürüyüş: Munzur’un güzelliklerini keşfettiler

Belçika’da yaşayan performans sanatçısı Hüseyin Umaysız, Tunceli’nin büyüleyici Munzur Vadisi’nde unutulmaz bir deneyim yaşattı.

Yaklaşık 20 kişilik bir grupla doğanın kalbine bir yolculuk yaparak, suyun, rüzgarın, kuşların ve doğanın seslerini dinlettirdi. Bu özel etkinlikte katılımcılar, çıplak ayaklarıyla derelerde yürüdü, türküler ve ağıtlarla toprağa dokundu ve doğayla bütünleşerek negatif enerjilerinden arınmayı amaçladı. Munzur Nehri’nin serin sularında su altı mikrofonlarıyla nehrin derinliklerindeki gizemli sesler de keşfedildi.

Bu ilham verici etkinliğin kökeni, Umaysız’ın dört yıl önce Munzur Vadisi’ne yaptığı bir geziye dayanıyor. Doğanın ve Munzur Nehri’nin şifalı sesini o zaman fark eden sanatçı, modern yaşamın insanları doğadan uzaklaştırdığına ve bireyselleştirdiğine inanıyor. Bu düşüncelerle yola çıkan Umaysız, doğanın derinliğini ve arındırıcı gücünü insanlara hissettirmek için bu çalışmayı hayata geçirdi.

​Etkinlik, gün doğumunun ardından Balı Deresi’nde başladı. Meşe ağaçlarıyla kaplı Munzur Vadisi Milli Parkı’nda, Umaysız ve katılımcılar çıplak ayakla sessiz bir yürüyüşe çıktı. Yürüyüş boyunca suyun şırıltısı, kuşların cıvıltısı, rüzgarın uğultusu, yaprakların hışırtısı ve yabani hayvanların sesleri büyük bir dikkatle dinlendi. Vadinin farklı noktalarından katılan sanatçılar da ara sıra sesleriyle doğanın melodisine eşlik etti. Ardından grup, dere kenarında uzun süre suyun ve çevrenin seslerine odaklandı.

Günün doruk noktası ise Munzur Nehri kıyısında yaşandı. Grubun yüksek debili ve berrak suya kurulan özel bir düzenekle nehir yatağına uzanmasıyla, su altı mikrofonları ve kulaklıklar aracılığıyla nehrin içindeki sesler dinlendi. Bu derin meditasyon anında katılımcılar, zihinsel bir dinlenme ve huzur buldu.

Etkinliğe katılanlardan Serpil Alkış, deneyimini şöyle anlattı: “Munzur Nehri’nin sesi ve serinliğiyle bütünleştiğimi hissettim. Bu benim için inanılmaz güzel, muhteşem bir deneyimdi. Anlatmak kelimelerle yetersiz kalıyor, bunu mutlaka deneyimlemek gerekiyor. Munzur bana ‘benim gibi ol, benim gibi ak’ diyordu sanki. Ben de kendimi Munzur gibi hissettim, onunla bir oldum. Tamamen onun sesiyle, serinliğiyle, akışıyla bütünleştim. Kafam tamamen boşaldı, inanılmazdı. Hiç bitmesin istedim.”

Performans sanatçısı Hüseyin Umaysız ise amacını şu sözlerle özetledi: “Yaklaşık dört yıldır Munzur Nehri ile çalışıyorum ve suyun insanlarla olan ilişkisini inceliyorum. Bu tür yürüyüşler ve doğada geçirilen zaman, hayatımız, ülkemiz ve kendi duygularımız üzerine düşünmek, bunları paylaşmak için önemli bir fırsat sunuyor. Bugün, insanları bir su yatağına yatırarak Munzur’un akışıyla bütünleştirmeyi denedim. Dalgalı, bazen durgun, bazen güneşli, bazen gölgeli akışıyla Munzur’un ritmiyle, bizi var eden suyla yeniden bir uyum yakalayabilir miyiz diye araştırıyorum. Ayrıca, su altı mikrofonlarıyla Munzur’un kalbindeki sesi dinletmeye çalışıyorum. Hayatımız çok hızlı ve karmaşık, ancak doğanın kendine has bir ritmi var. Bu ritimle sakinleşebilir, doğayla bütünleşebilir miyiz diye uğraşıyorum.”

Bu etkinlik, modern yaşamın koşturmacasında unuttuğumuz doğanın dinginliğini, seslerini ve iyileştirici gücünü yeniden hatırlamak için eşsiz bir fırsat sundu.

1 yorum
  1. 1963 yılı yaz mevsiminde, Ankara Dil ve Tarih- Coğrafya Fakültsi öğrencisi olarak Munzur vadisi Munzur gözeleri ile çevredaki oluşumları inceleyerek hazırladığım mezuniyet tezini fakulteye verdim. Bu o çevrede yapılan ilk araştıtmaydı..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir